Kişilikli Olmak Ne Demek? Bir Hayat Hikâyesiyle Anlamına Yolculuk
Bazı insanlar vardır, onlara güvenirsiniz… Söyledikleri sözlerin arkasında duracaklarını bilirsiniz. Bazıları vardır, sessizce geçer yanınızdan ama bir bakışları bile içtenliğin ne demek olduğunu anlatır. Kişilikli olmak, işte tam da böyle bir şeydir: Sözünüzle, duruşunuzla, kararlarınızla dünyaya bir iz bırakmak. Bu yazıda, bu kavramı kelimelerle değil, bir hikâyeyle anlatacağım.
İki Farklı Yol, Tek Bir Doğru
Bir sonbahar sabahı, eski bir dost buluşmasında tanıştılar: Elif ve Murat. Hayatın onları sürüklediği yerler farklıydı ama ikisinin de ortak bir noktası vardı: İkisi de “kişilikli olmanın” anlamını kendi yollarında arıyordu.
Murat, mühendis kökenli, planlı, stratejik düşünen bir adamdı. Sorunları çözerken duygularını ikinci plana atar, mantığını ön planda tutardı. Elif ise bir psikologdu; insanlara dokunmayı, empati kurmayı, önce kalbi anlamayı bilirdi. Farklı gibi görünseler de aslında ikisi de aynı hedefin peşindeydi: Onurlu, dik, güven veren bir insan olmak.
Bir Karar Anı
Bir gün Murat, iş yerinde zor bir kararla karşı karşıya kaldı. Proje yöneticisi, şirketi kurtarmak için bazı verilerin değiştirilmesini istedi. Bu küçük bir detay gibi görünüyordu ama aslında etik sınırların ihlal edilmesiydi.
“Bunu yaparsak herkes kazanır,” dedi müdürü.
Ama Murat içten içe huzursuzdu. O an düşündü: “Eğer bugün değerlerimden ödün verirsem, yarın hangi yüzle aynaya bakarım?”
Sonunda, kolay olanı değil, doğru olanı seçti. Raporu değiştirmedi ve bunun sonucunda işinden oldu. Ancak birkaç hafta sonra, dürüstlüğü sayesinde yeni ve çok daha değerli bir fırsat kapısını çaldı. İşte kişilikli olmak, bazen kaybetmeyi göze almak demekti.
Kalpten Gelen Cesaret
Elif’in yolculuğu ise daha farklıydı. Yıllardır çalıştığı danışmanlık merkezinde bir danışanı, çok zor bir kararla karşı karşıyaydı: Eşinden şiddet gören genç bir kadın, ayrılmaktan korkuyordu. Elif onunla defalarca konuştu, her defasında empatiyle dinledi. Ona “karar senin” demedi; onun karar vermesini sağlayacak cesareti verdi.
Bir gün o kadın geldi ve “Artık korkmuyorum” dedi. Elif o anda anladı ki, kişilikli olmak sadece kendi duruşunu korumak değil, başkasının hayatına güç katmaktı. Çünkü kişilik, sadece bireysel değil; toplumsal bir değerdir de.
Kişilikli Olmak: Kadın ve Erkeğin Farklı Yolları, Ortak Noktası
Murat’ın stratejik ve çözüm odaklı yaklaşımı, kişilikli olmanın akıl tarafını temsil ediyordu. Elif’in empatik ve ilişkisel yaklaşımı ise kalp tarafını… Biri adalet ve doğruluk için mücadele ederken, diğeri cesaret ve merhamet için savaşıyordu. Ama her ikisinin de hikâyesi bize aynı şeyi anlatıyordu:
Kişilikli olmak; koşullar ne olursa olsun değerlerinden sapmamak, sözünün arkasında durmak, korkuya rağmen doğruyu savunmaktır.
Kişilikli olmak; bazen sessiz bir duruş, bazen de gür bir haykırıştır.
Ve en önemlisi: Kişilikli olmak, her zaman “kendin kalabilmektir.”
Hayatın Her Alanında Duruş
Günümüz dünyasında kişilikli insanlara her zamankinden daha fazla ihtiyaç var. Çünkü sosyal medya çağında imajın içeriği bastırdığı, menfaatin dürüstlüğü gölgelediği bir dönemde yaşıyoruz. Fakat hâlâ bir şey değişmedi: İnsanlar, kişilikli insanların etrafında toplanıyor. Çünkü onlar güven veriyor, ilham veriyor, saygı uyandırıyor.
Ve belki de en güzeli, kişilikli olmak için ne zengin olmaya ne güçlü görünmeye gerek var. Yalnızca değerlerine sadık kalmak ve kim olduğunu unutmamak yeterli.
Sonuç: Kişilik, Sessiz Bir Güçtür
Kişilikli olmak, yüksek sesle ilan edilen bir özellik değil; davranışlarımızın satır aralarında gizli bir gerçektir. Elif gibi bir kalbe dokunarak, Murat gibi adalet uğruna bedel ödeyerek büyür. Ve sonunda insanlara güven, hayata anlam verir.
Sana Soralım:
Senin hayatında kişiliğiyle seni derinden etkileyen biri oldu mu?
Kendi değerlerinden ödün vermediğin bir anı hatırlıyor musun?
Bugünden itibaren “kişilikli biri” olmak için atacağın ilk adım ne olurdu?
Yorumlarda hikâyeni paylaş. Belki senin yaşadıkların da bir başkasına cesaret verir…