Polis Özel Harekat (PÖH) bir yanda halkın güvenliğini sağlama iddiasıyla övülen, diğer yanda ise devletin gücünü sergileyen bir gösteriye dönüşen bir yapıdır. Ama kaç kişi olduğunu sormak, aslında sorulması gereken asıl sorunun gerisinde kaybolan bir soru: Bu yapı ne kadar gerekli ve gerçekten halkın korunması için mi var? İşte bu soruyu sormadan PÖH sayısına dair tartışmalar başlatmak, sadece yüzeysel bir düşünceden öteye gitmeyecek.
Bugün Türkiye’deki en tartışmalı birimlerden biri olan PÖH, çoğu zaman medyanın parlatmaya çalıştığı, cesur ve kahraman karakterler gibi sunuluyor. Ancak olaylar daha derin bir şekilde ele alındığında, bu birimin, aslında devletin en güçlü araçlarından biri olarak, belirli toplumsal denetimler ve kontrol mekanizmaları adına ne kadar etkin olduğu sorgulanabilir. Herkesin bildiği bir şey var: PÖH sayısı giderek artıyor. Ancak bu artış halkın güvenliğiyle mi, yoksa ideolojik bir göstergememesiyle mi ilgilidir?
PÖH sayısının sürekli artması, tek başına güvenlik seviyesinin yükseldiğini göstermez. Aksine, bir devletin her karış toprağını kontrol etme amacına yönelik artan bir ihtiyacı ifade edebilir. Güvenlik, bir devletin kendi gücünü göstermesinin yanı sıra, toplumsal yapıyı denetlemek için de kullanılan bir araçtır. Bu denetim bazen halkın korunmasından çok, belirli politik hedeflerin gerçekleştirilmesine yönelik olabilir.
Soru: PÖH sayısının artması gerçekten halkın güvenliği için mi, yoksa siyasi bir araç olarak mı kullanılıyor? Bu kadar güçlü bir birim, ne kadar şeffaf bir şekilde denetleniyor?
Evet, PÖH biriminin varlığı, birçok terör eylemi ve toplumsal çatışma ortamında etkin olmuştur. Ancak toplumda yarattığı etki bazen güvenlikten daha fazla korku yaratabilir. Birçok insan, PÖH’ün sadece güvenlik sağlayan birim değil, aynı zamanda gücü ve otoriteyi temsil eden bir yapı olduğunu düşünüyor. Bu da insanlarda, özellikle sokakta karşılaştıklarında, sürekli bir baskı ve stres yaratabilir.
Polis Özel Harekat biriminin doğasında, erkeklerin stratejik düşünme ve problem çözme becerilerinin devreye girdiği bir alan vardır. PÖH’ün eğitim süreçleri, zorlu koşullar altında taktiksel düşünme, karar alma ve hızlı çözüm üretme üzerine kuruludur. Bu, geleneksel olarak erkeklerin daha iyi performans gösterdiği kabul edilen bir beceridir. Ancak, bu algı, sadece erkeklerin bu tip zorlu koşullarda verimli olabileceğini savunan bir bakış açısını besler.
Soru: Toplumda güvenlik sağlamak için sadece erkeklerin stratejik yetenekleri mi yeterlidir? Kadınların empatik ve insan odaklı yaklaşımları bu gibi durumlarda ne kadar etkili olabilir?
Erkeklerin liderlik ve strateji geliştirme becerileri üzerine yapılan bu vurgulamalar, belirli bir düzeyde doğru olabilir. Ancak polislik ve güvenlik sadece bu alanlarla sınırlı değildir. Güvenlik biriminin başarısı, empati kurabilen, duygusal zekası yüksek ve insan odaklı bir yaklaşımı da gerektirir. Bu noktada, kadınların toplumsal güvenlik anlayışına katkıları göz ardı edilemez.
Kadınların güvenlik güçlerinde daha fazla yer alması gerektiğini savunanlar, bunun sadece toplumsal eşitlik açısından değil, güvenlik açısından da faydalı olacağını öne sürerler. Çünkü kadınlar, genellikle daha empatik bir yaklaşım sergileyerek, toplumsal problemleri çözme konusunda önemli bir rol oynarlar. Kadınların, şiddet mağdurlarıyla ve kriz anlarındaki diğer bireylerle daha iyi iletişim kurabildiği bilinmektedir.
Soru: Güvenlik birimleri sadece stratejik yaklaşım gerektiren durumlarla mı karşı karşıyadır, yoksa empatik ve insan odaklı yaklaşımlar da bu kadar kritik mi? Kadınların bu alandaki katkıları göz ardı mı ediliyor?
Kadınların yer aldığı bir güvenlik yapısının, toplumsal sorunlarla daha etkili bir şekilde başa çıkabileceği pek çok örnek bulunmaktadır. PÖH’ün içinde kadınların sayısının arttığı bir dünyada, daha farklı ve insancıl bir güvenlik anlayışının ortaya çıkıp çıkmayacağı büyük bir soru işareti. Herkesin “cesur” olmak zorunda olmadığı, aynı zamanda “insanca” davranabileceği bir güvenlik yapısına doğru mu ilerliyoruz?
Polis Özel Harekat, çoğu zaman cesur ve korkusuz kahramanlar olarak tanıtılıyor. Ancak bu yapının toplumsal yansıması, bir o kadar karanlık ve tartışmalıdır. PÖH sayısındaki artış sadece güvenlik ihtiyacı değil, devletin kontrol mekanizmalarını güçlendirme arayışının bir parçası olabilir. Bu birimin gelecekteki işleyişi, toplumsal dinamikler, güvenlik politikaları ve kadın-erkek dengesi üzerine yapılacak tartışmalarla şekillenecek. Peki, biz bu güvenlik anlayışını ne kadar benimsiyoruz? Ve gerçekten koruyanlar kimler?